12 Kasım 2008 Çarşamba

yıllar sonra...

çocukluk arkadaşımı buldum feysbukta.
Sanırım 8-10 senedir iletişimimiz yoktu.
Okul yıllarında 6-7 sene kadar bir süre neredeyse yapışık yaşadığım biriydi. “biz”dik.
Sonra “ben” olma dönemi geldi.
Ben çoğaldıkça biz azaldı.
Yoo, aramız bozuldu, küstük, bilerek uzak kaldık gibi birşey değil söylediğim.
Yetişkin olmaya başladıkça ve yollar farklılaştıkça istemeden uzaklaştık.
Daha çocukken diyebileceğim bir yaştan itibaren doktor olmaktı hayali.
Oldu.
Son görüştüğümüzde bir de sevgilisi vardı, yine doktor olan. (bu hipokrat yemininde mi var?ataletim, sen birinci ağızdan bi cevaplasan? Neden doktorların eşi hep doktor, hadi bilemedin hemşire olur? Başka çevreler için vakitleri olmadığından mı, aynı dili konuşacak birine ihtiyaç duyduklarından mı?)
Sonra araya mesafe girdi.
Fiziksel mesafe değil, daha ciddi mesafe.
Belki birkaç yıl konuşmadık.
Ne saçma.
Onu aradığımı ama bir türlü ulaşamadığımı hatırlıyorum, sonra pes etmiştim.
Bir gün, iş yerinde kaldığım bir öğlen, sabit telefondan çevirdim numarasını.
Açıldı!
Şakındım, hatta hazırlıksız.
Numarasının değiştiği varsayımından hareketle planlamadan aramıştım.
Açıldı!
O benden şaşkın.
Benden heyecanlı.
Tuhaf biçimde suç üstü yapılmış biri psikolojisinde.
Konuştuk.
Hesap sormadım (ne hakla ki zaten)
Ama hesap verdi, itiraf etti diyeyim hatta.
Evlenmiş.
Hani o bildiğim sevgilisiyle.
Neden haberim yok dedim.
Söyleyemedim, utandım dedi.
Ama neden dedim.
Bilmiyorum dedi.
Biraz anladım.
Onu çok iyi tanıdığım için biraz anladım yine de.
3-5 konuştuk.
Ciddi sağlık problemleri vardı kız kardeşinin.
İnsanı kendi dünyasını kurmak ve yaşamaktan uzakta bırakabilecek problemler.
Onunla ilgilenmek, onu yaşamak mecburiyeti benim gözümde geçerli sebepti.
Suçlamadım.
Sadece, sadece biraz korktuğumu anımsıyorum onun adına.
Kardeşinin durumunun onu da benzer sağlıksız hale getirebileceğinden korktum.
Hassas bir mevzuydu zaten.
Fazla ilgilenmeyi, sormayı, öğrenmeye, yardımcı olmaya çalışmayı mümkün kılmayan bir problemdi.
Sonra yine aradım.
Hep ben, her seferinde ben aradım.
Vaktiyle “biz” yakınlığında olduğunuz birine kapris yapmak hem kolay değil, hem manasızdı.
Aradım.
Ama yetmedi.
Benim de hayatım, kimi zaman sevinçlerim, kimi zaman hüzünlerim, işim, çevrem, arkadaşlarım, ailem....
Hepsi ondan uzaktı.
Yine koptuk.
Geçen haftaya kadar.
Çağımızın süper sosyalleşme haberleşme aracı, “işte hayatınız” tadındaki sürprizlerin kaynağı feysbukta buldum onu.
Adı, bildiğim soyadı ve peşinde bilmediğim bir başka soyadı.
Adını hatırladım sevgilisinin. Gördüğüm soyadına ekleyip sordum gugıla.
Doğru.
Demek ki hala evli aynı adamla.
Resmine baktım, aynı.
Bunu maalesef pozitif bir şey olarak söyleyemiyorum.
Aynı görüntü.
Çok çalışkan lise –ortaokul öğrencisi.
Saçlar, gözlükler, giyim tarzı....
Üzüldüm.
Neden üzüldüm gerçekten bilmiyorum ama üzüldüm.
Önce bir mesaj yolladım ona.
Adı ve arkasına soru işareti.
Cevap birkaç gün sonra geldi.
Adım ve peşinde bir soru:
Gerçekten sen misin?
Bir de benim çoktan unuttuğum bir kelime.
Ona taktığım isim.
Anlamsız bir kısaltma.
Okuduğum bir romanda geçen tuhaf bir kelimenin kısaltması.
Bu kelimeyle, isimle diyeyim, imzalamış küçük mesajını.
Arkadaş eklemiş beni, kabul ettim.
Kabul edince görebildim diğer resimlerini.
Biraz yanılmışım.
Biraz değişmiş.
Şaşırtıcı biçimde annesine benzemiş.
Annesini, onu görünce hatırladım.
Aklımda hiç kalmayan görüntüsünü, onun resimlerine bakınca hafızamda cap canlı buldum.
Hiç benzemezdi oysa.
Şaşırdım yine.
Üzüntüm geçmedi ama.
(kendime not. Anneme benziyor muyum? Kimi zaman benzettiğim resimlerim oluyor. Ama dışardan bi göze sormalı. Ay umarım benziyorumdur)
Tekrar yazdım ona: iyi misin diye.
Cevap kısaydı:
Bilmem. Sen?
“Bilmem”
Durdum.
Gerçekten durdum.
Bunca yıl sonra bana kısaca “iyiyim” diyememiş olması düşündürdü beni.

Henüz devamını bilmiyorum.
Sadece bu kadar onun hakkında yıllar sonra öğrendiğim.
Tıp kongresinde birkaç resim.
Tarzı hiç değişmeyen ama yüzü iyice annesine benzeyen iyi olup olmadığından emin olmayan bir “kadın”
Çocukluk arkadaşımı buldum.

11 yorum:

geçkalmadımki dedi ki...

Bildim o arkadaşını.. bırakma.. bilmem diyorsa sana bilmiyordur sahiden ve sana yani dosta ihtiyacı vardır..
Ben de bulamadığım arkadaşımı yazmak istiyorum aslında ya.. birgün belki...
öperim seni...

Parpali dedi ki...

Bloglar arasında dolaşmaya başlayınca başka bir dünyanın kapısı açıldı sanki bana. Bir olay, bir duygu ya da bir görüş, hiç görmediğim insanlarda vücut bulup, hayat böyle işte dercesine elime dokunuyor sanki. Seviyorum bu blogu okumayı...
Bir de sorum var, konusu gelmişken. Hayatınızın her anlamda içinde olan insanlar hariç, yani en yakınlarınız dışındaki insanlara (niye uzattıysam bu açıklamayı bu kadar?) yetişemediğinizi düşündüğünüz olur mu hiç? Hayat savururken sizi, sevdiğiniz halde ihmal ettiğiniz kişiler olur mu?

burdasaklaniyorum dedi ki...

fundacım evet. o işte.
beni hayatı boyunca önemseyeceğini biliyorum ve bu yüzden belki seneler sonra "iyiyim" diyip geçiştirmek yerine "bilmiyorum" demiş olmasından etkilendim.
parpali,
olmaz mı!
aslında o kadar çok ki, insanın içinde birikip rahatsız ediyor o yüzden.

Adsız dedi ki...

bende geçkalmayan gibi düşünüyorum..

"bilmem"

diyerek bence sana elini uzatmış arkadaşın.. yardım etmen için...

ben yokum facebook ta modalara alerjimden olsa gerek. ama dinlediğim çoğu hikaye.. ilk heves paylaşımların olduğu sonra bir yerde bittiği (eski arkadaşları bulduğunda) umarım sizin ki farklı olur..

bide ben ukala dümbeleği şey diyorum.. zaten benim için önemli biri olsaydı şimdi de hayatımda olurdu.. istemiyorum eski arkadaş filan..

bilemedim işte :)

sevgiler..

burdasaklaniyorum dedi ki...

kim'cim,
biz çok yakındık. bilmem tekrar başlar mı, sürer mi ama... yakındık işte.
ve sana katılıyorum,
halihazırda süren arkadaşlıklarıma yeteri ilgiyi, zamanı ayıramazken hiç uğraşamıyorum eskisınıf arkadaşı falan aramakla.

Adsız dedi ki...

ben arasam da bulamam feysimin bukunda kimseyi..
handan nalanın geçmişi yok
=)

ama bulmak ister miydim..
yok..
hele sıkıntıyla birlikte gelenini.. hayır..
neden..
zaten yeterli sıkıntı yaşıyor paylaşıyoruz..
hayat boyu düşe kalka gidebilmek de önemli..
hele de ara ara denendi ama olmadıysa..
bir türlü tekrar elele gelinemediyse

sevgiyle saklanbacım..
atalet

Kedi Narnia dedi ki...

eski ne kadar köklüde olsa araya uzunca bi zaman giriyorsa ve paylaşılmamışların miktarı çoğalıyorsa yazıkki o insan eskiden canında olsa sonrasında ki eski gibi olmuyor malesef... bide evet atalete katlılyorum sana gelecek olan sıkntıyla gelmesin yani mutlu anlarında gelseymiş ya öncesinde...

uctemmuz dedi ki...

bilmiyorum deyişinde bile imdat diyor olmasın burdacım...yoksa çoğu kez tam ters ruh hali içindeyken biz de iyiyim demiyor muyuz?
sana seslenmiş o.
gerisini sen bilirsin...

Adsız dedi ki...

ataletim,
eski yakınlıkta olmak ne mümkün, ne de gerekli aslında. ama dedim ya, "iyiyim" yerine "bilmem" dediği için düşündürdü beni.
dolfinim,
mutlu anlarında gelmemiş evet ama.. biliyor musun, belki gerçekten paylaşacak kadar çok değildi mutluluğu diye düşünmüştüm.
turuncum canım,
ne özlemişim seni. hoşgeldin tekrar.
evet iyiyim demek kolay. ben de sesleniyormuş gibi algıladım sanki.

Adsız dedi ki...

diğer yorumlara bakmadım ama içim sıkıldı benim bu yazıda anlatılanlardan..
kendi geçmiş benzer durumlarımı hatırladım da ondan.

onun derdi benim derdimdir diyip kankalarımla kaaaç gece sabahlara kadar ağlamış
ya da dertlerine çare düşünmüşümdür bir bilsen.
aradan zaman da geçse arayıp sorma,
koruyup kollama görevini hep kendimde hissederdim.

Allah' tan bu durumu artık mantıklı bir seviyeye ve " ennn değerli " bi kaç kişiye indirgedim..

kendime yaşayacak hayat kalmıyor yoksa..

likelife

Adsız dedi ki...

likelife haklısın.
kendine yaşayacak hayat bırakmak en önemlisi zaten.
ay bu durum da iç sıkıcı hakikaten.