23 Haziran 2008 Pazartesi

Sarhoşum, saaarhooooş....

Cumartesi akşamı Gizem evleniyordu.
Gizem kim derseniz:
Bizim çok yakın bir aile dostumuzun kızı.
Ailecek çok uzun zaman, çok içli dışlı yaşadığımız, 15 sene kadar karşılıklı apartmanlarda oturduğumuz, beraber tatillere gittiğimiz, aynı evde kaldığımız, bir aile. Gizlimiz saklımız olmayan, teklifsiz gidilip gelinen, her halimizi bildiğimiz aile dostlarımız.
Gizem benden yaşça epey küçük olmakla beraber, hem çok akıllı ve olgun bir kız olduğundan, hem de tarzlarımız benzediğinden arkadaşım gibi gördüğüm birisi oldu belli bir yaştan sonra.
İnşaat mühendisliği okuyordu, üniversitede sınıf arkadaşı ile sevgiliydiler.
Okul bitti, master bitti, işe girildi, çocuğun askerliği de bitti.
Evlenmeye geldi sıra.
Her iki anlamda da.
Hem nikah düğün falan,
Hem de ev alınacak.
Tesadüf bu ya, bizim de geçen sene taşındığımız apartmanda, üst katımız satılık ve uzun zamandır boş.
Bizimkiler teras istiyor aslında ama...
Bizim üst kat zaten en üst kat, önü komple açık, şehir manzarası gani.
Gelip baktılar, bayıldılar.
Fiyat da uygun geldi.
Komşu zaten uygun!
Hoooop alındı ev.
Çocukluğumuzda ailelerimizin komşu olduğu gibi, biz de komşu olduk mu!
Ne hoş.
İşte Cumartesi akşamı Gizem evleniyordu.
Mekan güzeldi, açık hava, çimlerin üstü.
Müzikler güzeldi, seçme şarkılar, ben de olsam seçerdim onları.
Gizem güzeldi, gelinlik uçuş uçuş. (Annesi dikti. Benim gelinliğimi de, onunkini de)
Biz güzeldik, saçlar, makyajlar, kıyafetler....
Anne, baba, koca, kardiş, kardişin sevgilisi, yakın dostlar, teyzeler, arkadaşlar....
E şarap da bol.
Kaçınılmaz oldu.
Sarhoş oldum.
Yani olmuşum.
Ben epey bir kısmı hatırlıyorum tabi.
Sel’e “seell..bi şarap daha alır mısın” dediğimi.
Arada kardişin sevgilisiyle beraber kendimiz gidip şarap aldığımızı.
Kadeh küçük zaten, az da doldurmuşlar diye tekrar Sel’e ricacı olduğumu.
Gizemle beraber “ooohhh.. düğün bizim” diye ortada hoplayıp zıpladığımı.
“Komşuuuum” diye karşılıklı göbek attığımızı,
Annemle, Şükran teyzeyle (gelinin annesi kendisi) beraber “hadi hadi hadiiiiiii” diye bağırıp çoştuğumuzu...
Yani epey bişey hatırlıyorum.
Latin müziklerini, dansları..
Da,
Misal kardeşin sevgilisiyle beraber ortada oynadığımızı hiç hatırlamıyorum, ne ara oynadık acaba?
Tuvalete gittiğimi de, nasıl becerdim ki o kafayla?
Ben ortada oynayıp zıplarken, “lan ezilecek bu” diye sel’in yanıma gelip dengemi bulmama yardım ettiğini..
Hiiiç hatırlamıyorum.
Sonra düğün bitti.
Gelin ve damat bizim komşu ya, gelin arabasını sel kullanacak, eve gidecez.
Arabaya bindik, biliyorum.
Yolda radyo odtü’de o saatte yayın yapan arkadaşlarını arayıp:
“biz evlendik de, şarkı istiyoruz” diye istekte bulunduklarını,
Onların şarkısı çalınırken alkışladığımızı biliyorum.
Sel’in bomboş caddede arabayı sala sola kıvıra kıvıra tempo tuttuğunu hatırlamıyorum ama.
Sonra apartmanın parkına geldik.
Arabadan indik.
Bi komşu gördü hayırlı olsun dedi, teşekkür ettik.
Arabanın üstünden koca buketi söktüler, onu aldık, hatırlıyorum.
Ama sonrası yok.
Yemin ederim yok.
Apartmana nasıl girdik, yukarı nasıl çıktık hiç hatırlamıyorum.
İki asansörle yukarı çıkmışız Sel’in dediğine göre.
Çanta manta bir kısım eşyalarını vermişiz kapıdan.
Gelin demişler, ben neredeyse giriyormuşum.
Sonra bir kat aşağıya merdivenlerden inmişiz.
Ben uçuyormuşum.
“yemin ederim, belinden tuttum, ayakların havada, başın öndeydi, “sel basamağı bulamıyorum” dedin” diye anlatıyor sel.
Hiiç hatırlamıyorum.
Sel kapıyı açarken merdivene oturup ayakkabılarımı çıkartmışım, sonra da fırlatmışım.
Merdivenden içeri kucağında sokmuş beni sel, antrede halıya yatırmış, ayakkabılarımı toplamış.
Sarhoşken o kadar komik oluyorsun ki, dedi.
Sarhoşum marhoşum ama, artık otomatikleşmiş davranışlarım var tabi.
Üst baş değiştirilmeden, yüz yıkanıp makyaj çıkarılmadan, lensler temizlenip kabına konulmadan asla yatılmaz!
Banyoya girmişim.
Ayaklarım havada, sel belimden tutuyor. (aramızdaki ebat farkının süper faydaları işte)
Yüzümü yıkamışım konuşa konuşa.
Lenslerimi çıkartmışım.
“pür dikkat sana bakıyorum” dedi sel. “lens bu, o halde çıkarıcam diye uğraşıyorsun. Düşürürsün müşürürsün...”
Ama düşürmemişim.
Lensleri kabına koyup, lens solüsyonunu da kaba denk getirip sıktıktan sonra, yerine koyma aşamasında başarısızlığa uğramışım ama:
“solüsyonu sıktın sallana sallana, sonra şişe düştü yerine koyarken, bir tane de sen vurdun iyice fırladı gitti” diyor.
Bitti mi, bitmedi tabi.
Diş fırçalanacak.
Lavaboya eğilmiş, ayakları yere basamayan, koca tarafından sımsıkı tutulmuş bir rezil insan olarak ağzım köpük köpük konuşmuşum:
“dişini fırçalamadan yatana insan denmez”
Yuh yani dedi sel, diş fırçalama konusunda takıntılı olduğunu biliyordum ama o haldeyken bile bunu söyledin ya, pes!
Sonra inatla oturma odasına gidip tv seyretcem diye televizyonu açan, kendisi seyirlik olmuş bir insan olarak götürülüp yatırılmışım.
Ertesi sabah çok keyifli değildi tabi.
Başım ağrıyordu, midem de “tuzlu muzlu, yoğurtlu bişeyler yolla” diye ısrarlıydı.
Önce sel’in söylediklerine inanmadım.
Ben onun söylediklerine inanmazken o da benim hatırlamıyor olduğuma inanmadı.
Karşılıklı bir güven sorunu yaşadık.
-atıyorsun yaaa! Yağmur’la karşılıklı göbek atmadım ben!
-attın kuzu.
-sel bak dalga geçme yaa, vallaha mı?
-sor annene!
-sorucam!
-ayakkabıları da merdivende oturup çıkarttın, sonra da fırlattın.
-fırlatmadım.
-seni içeriye kucağımda soktum.
-hatırlamıyorum.
-dişini fırçalamayana insan demezler dedin.
-haa olabilir bak, onu demişimdir. E hi J

Sarhoşken acayip komik oluyorsun, çok eğlenceli oluyorsun dedi bana.
Kameraya çek, bakıcam bir dahaki sefere, dedim.
Hayır anlamadığım, gece boyunca son derece kontrollü olduğumu biliyorum, oynarken de, gülerken de, birileriyle konuşurken de.....
Tek sorun bir noktadan sonra olanları, ertesi sabah hatırlamıyor oluşum.
Kararlıyım: bir daha kameraya çektiricem.

Ha, komşularımız mı:
Şimdi balayındalar.
Haftaya bir kek yapar, “merhaba ben alt komşunuz, tanışmaya geldim” diye çalarım kapılarını J

yaaaazma... hakkııııımız... engelleneeemez!!!!

evet evet uyuz oldum bilokçuya.
alıştığım görüntünün dışında yaşamaya zorluyor beni.
ben ki şablonu bile değiştirmemişim hiç.
ite kaka kapı dışarı ediyor beni.
eh!
kendi bilir.
az evvel başıkta da belirttiğim gibi:
yaaaazma... hakkııııımız... engelleneeemez!!!!

geldim o zaman buraya.
yedek dursun burası bakayım.

eehh yetti be.

bakım çalışmasıymış.
bu kadar çalışma sonucu hala işler hale gelemediyse bu site, demek ki dermansız bir derdi var dedim ben de.
üff taşınmayı da hiç sevmem ama.
bilokçu başka şans bırakmayacak gibi.