20 Kasım 2008 Perşembe

şifreli...

öğrenmeyi en çok istediğim dildi, çocukken.

annem ve Hülya ablam mutfakta bulaşık yıkarken, son derece seri bir şekilde konuşurladı.
halamlarda akşam yemeği yemiş olurduk.
sofra toplanıyor veya toplanmış olurdu.
bulaşık makinesi falan yok o zamanlar.
ocakta ısıtılan sıcak suyla yıkanacak tüm tabaklar bardaklar.
annem ve Hülya ablam beraber yıkarlardı bulaşıkları.
biri yıkarken biri durulardı.
ve çok gizemli bulduğum bir dille konuşurlardı.

hülya ablam.
halamın kızı.
hem ablam, hem -aradaki yaş farkına rağmen -arkadaşım.
hem güzel.
hem çok eğlenceli. (espri kelimesini onunla tanıdım ben mesela. benim için kelimenin tek karşılığı hülya ablamdı)
hem tiyatro okuyor DilveTarihCoğrafya Fakültesinde
hem sırlarını benimle paylaşıyor, gerçek sırlarını.
hem çok seviyorum onu.
hem hayranım.

işte o hülya ablam ve annem, henüz ben sır paylaşacak yaşa gelmeden önce, gizli bir dille konuşurlardı.
mutfak kapısı yarım kapalı olurdu.
ocakta demlenmeye bırakılmış çay, çay buharından buharlanmış mutfak camları, tezgahta kirli bulaşılar, şimdi güçlükle hatırlayınca bile beni duygulandıran o lezzetli ses tonları...
annem ve Hülya ablam gizli şeyler konuşurlardı mutfakta bulaşık yıkarken.
konuştukları dili öğrenebilmek ve konuşabilmek sihirli bişeydi benim için.

sonra öğrendim.
hiç bir zaman onlar kadar hızlı konuşamadım ama öğrendim.

o sebeple,
şifrelenmesi nasıl olursa olsun, tüm gizli diller o dili anımsatır bana.
biraz da hüzünlendirir aslında.

hülya ablam 1993 yılında, yaklaşık 6-8 aydır kanser hastalığıyla boğuşuyor ve yine de gülümsemeye gayret ediyorken, bir trafik kazasında öldü aniden.
oğlu 5 yaşındaydı, şimdi fırlama bir delikanlı oldu annesinin gözlerini ve espri zekasını taşıyan.
hülya ablam ise hiç yaşlanmadı.
öldüğünde olduğu gibi hep 33 yaşında kaldı.
sanıyorum annem de bir daha hiç kimseyle öyle konuşmadı.

yabancı dil bilmek bir artı puan oldu ya yaşamımızda....
hiçbir dil, seri bir şekilde konuşmayı ve anlamayı beceremediğim o dil kadar ulaşılmaz gelmedi bana.

?

libis mılakabis adarubte enos royızayte

diye yazdım mutfakta asılı duran beyaz tahtaya.

8)