26 Aralık 2008 Cuma

rezil olmak mühim değil, canım sağolsun 8)

kardeşin tatlı nişanlısıyla yazışıyoruz geçen.
kafamı cama vurdum çok kötü, görmedim, hayatım geçti gözümün önünden film şeridi gibi valla dedi.
nasıl iyi anladım onu.
neden mi?
buyrun:

aylardan bir ay, yıllardan bir yıl, kızılaydayım, sel ile buluşucaz, evli değiliz daha.
vakit geçirmem lazım.
kızılay gima yakınındayım, içeri gireyim bari dedi.
gimanın giriş kat kozmetik mozmetik...
ben cam kapıya yaklaşırken, kapının yanındaki cam vitrinde bir resme ilişti gözüm.
aman o ne!
gömleğinin tüm düğmeleri açık bir erkek şahaseri.
edeleler olanca ihtişamıyla ortada
kot var üzerinde
düğme açık (canlandırma içün bakınız alper)
boxer lastiği görünüyor.
bizim yakışıklı da böyle bir kilomerte uzaktan seçilen kirpikleri ve koca buğulu gözleriyle ööööle bakıyor insanın yüzüne yüzüne.

şimdiii.
sorarım size ey xx camiası.
allahtan reva mıdır bu koccaman afişi, bir cam kapının yanına yapıştırmak?
hı?
sorarım, reva mıdır?
sonra ne oldu söyliyim ben size.
ben "aman o neymiş, maaaşallaaaaa" diyerek ve gözüm reklam afişinde olmak üzere kapıya yürümeye devam edince, yürüdüğüm kapı da gayet şeffaf bir cam kapı iseee.....
yaaa... yaaa...
aynen tahmin edeceğiniz gibi işte.
benim kafa, sol yanak (zira resim sağ taraftaydı), sol omuz, diz vs...
hasılı ben komple...
cam kapıya girdim.
ama ne girme.
bir an kafamda yıldızlar uçuştu,
hatta o çocukceğizi bile karşımda gördüm sandım.
bi sarsıldım, bi uyuştum, bi bozuldum.
cam kapının diğer tarafındaki kozmetik standı kızları kahkahaya boğuldu.
esasında ben de kendime gülecem gülmeye ama,
acayip canım yandı.
yine de cam kırılmadı diye şükrettim.
zira duvar gibi kalın bir cam kapıya girmekten daha beter bişey varsa,
o kapının kırıkları ile birlikte sana girmesidir kanaatimce.
ne kapıda ne ben de kırık çatlak matlak olmadığına kanaat ettikten sonra,
hafif bir tebessümle reyon kızlarına selam verip,
göz ucuyla yakışıklıya son bi kesik daha atıp
uzaklaştım oradan.
dürüstlük abidesi bir şahıs olarak
sel ile buluşunca biraz mızıldadım tabi.
cam kapıya girdim diye.
hadi bunu söylediğinle kal, sebebi söyleme dimi!
yok ben sebebi de anlatıp sel'in sabrını sınadım elbet.
neyss..
hasılı kızceğiz cama girdim deyince kafamda ve kalbimde bir yer sızladı da,
onu diyim dedim
8))
not:iki gündür gıcık bi eğitimdeyim.
blog mesaisini aksatıyorum biraz ama....
piyangodan bi para çıksın.
part time değil, full time blogistanda takılmaya niyetliyim 8)
sıtkım sıyrıldı bu işlerden beee...
dur öpiym de gidiym.

dünden mevzular

iş çıkışı evde buluştuk.
bi arkadaşın evinde.
kız-kıza.
ev sahibi-5 yaşındaki kızı, ben ve diğer arkadaş.
4 adet xx 8)
pizzalar, kolalar, sıcak şarap.
çok özlemişim.
çok güldüm.
çok iyi geldi.
önce:
barbi bebek cinsi şeylerle oynadık.
çok eğlenceli.
zaten bizim zamanımızın barbileri gibi değil ki.
yeni yeni bişeyler çıkmış.
wingsler, mariposalar.
böyle kanatlı kanatlı bişey bunlar.
allahım nasıl güzel, nasıl havalı, nasıl şıklar.
Derin'in bir oyuncakçı kadar oyuncak barındıran odasında yere oturmuş bebeklerle oynayan 3 kadın! çok eğlenceliydi.
banyo sonrası, derin uyudu, yalnız kaldık sıcak şarapla.
sonra:
kadın sohbetleri.... 8))
konu nereden açıldıysa sarhoşluktan açıldı.
hah! şuradan açıldı bi dakika:
bu akşam bizim şirketin yılbaşın partisi var, sınırsız içki konulu.
zaten bu akşam katılmamız gereken bir nişan var, katılamayacağım ama, olmasa da katılmazdım.
bir proje bitiş kutlamasında en son, sarhoş olduğumu hatırladım da.
yok dedim, şirket ortamında bir daha mı, tövbe..
hayır bir de her an herkes tarafından çekilen fotolarla belgeleniyor ya her halin!
misal benim ters ışık kurbanı olarak verdiğim pozlar, hiç tanımadığım ya da sadece "günaydın" deyip kibar kibar gülümsemek suretiyle medeni bir ilişki kurduğum insanların resim dosyasında.
şöyle ki:
iş çıkışı gidilen bir kutlama.
haliyle en spor günlük kıyafetlerleyiz.
benim altımda bi kot, üzerimde ise gayet mazbut v yaka, truvakar kol, siyah bir triko.
zerre kadar falso yok .
yok'tu yani.
gel gelelim ertesi günkü resimlerde ne görüyoruz?
siyah trikonun altından -gayet münasebetsiz yerde sırıtan- siyah-gri leopar desenler!
rezillik.
parıl parıl!!
o kadar şaştım ki anlam veremedim.
içimdeki çamaşırın deseni olduğu gibi bluzun üzerinde.
aksi gibi düz siyah giymemişim.
e ne bileyim canım, ince değil ki üzerimdeki bluz.
mümkün değil renk göstermesi.
ama göstermiş işte patlayan flaşlar sağolsun.
milletle sarmaş dolaş elde şarap kadehi şuh şuh bakan ben ve bluzun üzerinde leopar desenli sütyen!!!
yok bi daha sana şirket partisi!!!
neyse, dedim ya zaten akşam bi nişana gidicez.
o da ayrı mevzu.
tanımıyorum insanları.
sel'in iş yaptığı birileri, arkadaş durumundalar.
çocuklardan nişanlanacak olan ve abisi ile samimiyeti çok sel'in.
ama ben görmedim hiç.
sel özellikle uzak tutuyor 8)
bir keresinde sel'in ekranında masa üstü benim resim duruyormuş.
bu çocukceğiz de görüp "aaa.. abi kim o?" demiş.
sel'de "EŞİM!" diyip kapatmış konuyu 8)))
dediğine bakılırsa ondan sonra bu çocukceğiz sık sık "abi sen de al yengeyi, ben de benim hatunu alayım çıkalım bi akşam" falan dermiş.
e o da kız arkadaşıyla gelecek işte niye art niyet arıyorsun dediğimde:
-ne kız arkadaşı yaaa, takılıyo günlük, alıp gelecek birini, maksat seni görmek, diyerek reddetmişti beni.
ben de viktorya sikrıt kızıyım ya!
adam kepçe kulaklı cüce meraklısıysa onun sorunu değil mi bu!
neysss..
işte şimdi bu arkadaşın kardeşi nişanlanıyor.
davet etmişler, icabet etmek şart.
sel biraz huylu.
kendi masalarına oturtmuşlar bizi, diye bir hinlik arıyor 8)
gülüyorum.
akşam eğlenceli geçecek gibi hissediyorum 8)))
neyse, ne diyordum:
yok, bişey demiyordum galiba.
öyle yani.
özetle dün kızlarla çok eğlendim
bugün de eğlenirim umarım.
8)