25 Temmuz 2008 Cuma

serçi

eve gittim, arabayı park ettim.

önce biraz oyalandım park yerinde pisi pisi diye. şaşı kediyi bulmayı ümit ederek.

bahsetmedim sanırım. hastalandı o.

apartmanın çevresinde yaşayan, sürekli görüp beslediğimiz bir şaşı kedi var.

hafta sonu dengesinin bozuk olduğunu fark ettim. etmeyecek gibi değildi zaten. zor yürüyor, yan yan gidip devriliyor. başını bir tarafa fazlaca eğiyor, narkozlu gibi. çok dengesiz.

araştırdım biraz. iç kulak iltihabı olabileceğini öğrendim. veterinere götürmeye karar verdik. ama olmadı. tutup da götüremedik.

pazartesiden beri de yok ortada. oldukça meraklandım ve endişeliyim onun için.

neyse.

işte bu sebeple pisi pisi diye seslendim biraz. yok gelmedi.

eve yürüyordum ki onu gördüm.

o dediğim kedi değil, serçe.

yavru bir serçe.

yuvadan mı düştü bilmiyorum.

çırpınıp duruyor kenarda.

aldım.

almasam bi kedi köpek yerdi büyük ihtimal.

ama ben kediler için mama bırakıyorum ki, serçeye ihyiyaçları yok!

aldım eve getirdim.

ay bu ne yer?

bulgur haşladım, ekmek ıslattım, nafile.

yemedi hiçbir şey.

cımbızla ağzına koymayı denedik olmadı.

su verdik, içmedi.

küçük bir kutuya koydum.

uyudu.

sabah ötüyordu.

herhalde acıktığı için.

evden çıkana kadar uğraştık yine, bulgurdu, ekmekti....

yok, imkan yok.

-sel yemiyo bu, dedim.

-e solucan yakalayıp getiremem ki, dedi haklı olarak. gerçi allahı var, sinek falan tutup verelim mi dedi ama, yiyebileceği sanmam.

büyük bir leğenin içine koyup bıraktık balkona yakın bir yerde. yanına da bulgur, ekmek ufağı ve su.

umarım akşam gittiğimizde iyi durumda buluruz onu.