7 Kasım 2008 Cuma

yetenek kaybı

yazı yazma yeteneğimi kaybediyorum galiba.
yok yok bahsettiğim şey şu okuduğunuz şeyleri yazıyor olmakla alakalı bişey değil.
buna yetenek demeye utanırım zaten.
yazma yeteneği dediğim şey, gerçekten fiziksel olarak yazma yeteneği.
yazma becerisi demem doğru olur.
kalem tutarak, kağıda yazı yazabilmekten bahsediyorum.
yeni fark ettim, canım sıkıldı.

bir defterim durur iş yerimde, çekmecemde.
bu blog mlog olaylarından önce yazmaya başladığım bişey.
e tabi, bu blogculuk kanıma girmeden önce de aynı böyle yazardım ben.
seneler öncesinden çekilmiş ne "fotoğraflar" vardır öyle bende.
bak şimdi aklıma geldi mesela anneme misafir geleceği bir gün yazdıklarım.
sahi, neredeki o yazı.
10 seneden eskidir.
hani annemin kuzeni ve teyzesinin geleceği gün, o kuzenin görümcesinin de plansız biçimde kafileye katıldığı ve üstelik hiç de samimi olunmayan, neredeyse tanınmayan bu aşırı titiz, temiz, beceri ustası, maharet hastası bu kadının gelişinin evde yarattığı durum komedisini yazdığım yazı.
bir hafif çatlak kahve fincanının beni gülme krizine soktuğu o günü yazdığım yazı.
ay yok onu anlatacak değilim, bu yazının konusu o değil.
ama...
ay elime mi yapışır dur bahsedeyim.
bu kadınceğiz biraz cinsmiş.
eleştiri kumkuması gibi bişey.
e bize de yabancı.
ay neyse uzatma saklambaç!!!
eve ilk gelen bu kadına kırık fincanla kahve içirdik de onu diyorum.
e ama ne yapalım.
fincanlardan biri çatlakmış.
o fincanı şöyle tepsinin en arkasına koyalım da, kendimize kalsın diye hazırladı annem.
misafirlik fincan çıkarma gayretine girmedi, görümce zaten hesapsız gelmiş.
evet kendinden önce namı tanınmış ama...
neyse,
tepside sıra sıra kahveler, ilk buna tutulmuş, al birini dimi.
yok!
kahve içmesinmiş, çarpıntı marpıntı yaparmış teyzeye.
amenna.
içmezsen içecekler var.
ki zaten, geri kalan konukların hiçbirine çatlak fincanın gitmesinin bir mahsuru yok.
herkes aldı kahvesini.
kaldı mı tepside en son çatlak fincan!
"ay kaldı bir tane şimdi bak, hadi neyse ben de içeyim, o benim kısmetimmiş" demesin mi!
yaaa... özenle tepside en ulaşılmaz yere konuşlandırılan çatlak fincanı sonunda en tanımadığımız, eleştirici ve titiz yabancı misafire uzatırken annemin yüz ifadesini yazmasam olmazdı 8))

ay bi sus!
o değildi yazacağım, neden bahsediyordum ben?
ha, defterden.
dediğim o ki, ben zaten oldu bitti yazan, resim biriktirir gibi an biriktiren biriydim.
dolayısıyla bir defterim de iş yerinde çekmecemde dururdu.
az önce alt çekmecelerin birinde elime geldi.
açtım baktım.
son yazının tarihi ne biliyor musunuz?
14 aralık 2007
yaaa..
yani bu sene elime almamışım defteri.
ayıp valla.
utandım o güzel defterden, el emeği harflerden.
üstelik ne yazarsan yaz, razıdır o defterler.
bilmemne mahkemesi kararıyla erişim engellenmiştir diye bi yazı bulmazsın defteri almak için açtığın çekmecede.
buna rağmen ikinci plana atmışım ben o güzel mavi kaplı defteri.
pis ben!!!!

eee..dur o da değildi ama anlatacağım yaa..
ay geçici hafıza kaybı mı yaşıyorum ben.
ne diyordum ben.
dur bi yazının başına gidip bakıyım.

hah!
yazma becerisi kaybı.
işte ben bu defteri bulup, bu sene tarihli hiç bir yazı yazmadığımı görünce hemen aldım elime kalemi, başladım yazmaya.
bir satır, üç satır, yedi satır.....
sayfa ortasında elimde bir ağrı.
ya kalemi mi sıkı tutuyorum nedir diye kalemi gevşettim.
zira böyle elim kasıldı.
e ama olmadı.
ben ki sayfalarca yazıyı hiiiiiç bana mısın demeden yazardım.
ne el ağrısı, ne parmak kasıntısı bilmezdim.
bu ne şimdi?
parmaları klavye üstünde geçiri geçiri verip (bu ifade pek içime sinmedi ama yazmış bulundum)
sayfalarca yazıyı el ağrımadan yazmaya mı alıştım nedir.
yarım sayfada elim kasılınca bi bozuldum.
kaleme kağıda ihanet etmiş gibi hissettim kendimi.
yabancı memlekete gidip de bir iki senede telafuzu bozulmuş, "aaa... nası diyoğ siz" gıcıklığına düşmüş gibi hissettim kendimi.
kalem-kağıt dile gelmiş de
"nankör, bu muydu senin vefan, ne çabuk unuttun aslını" demiş gibi geldi.

çok mu arabesk oldu?
yani....
evet abarttım galiba duygu seline kapılıp da,
tam öyle değilse de bi kötü hissettim işte.
hem kalem kağıda vefasızlık duygusu.
hem de fiziksel olarak yazma becerisinin köreldiği duygusu.
kızdım kendime.
buydu yani sabahtan beri lafı dolandıra dolandıra, sadede varıp da söyleyemediğim şey.
söyledim oldu.
iyi aferim!

12 yorum:

Adsız dedi ki...

arkadaşım var
gs ünide hoca..
öğrenci projesini meylle atmış.. düzeltme yapmış bizim hoca.. böylece bastır getir üzerinde konuşalım demiş
ertesi gün kızın eli boş..
demiş hocam pisi kitlendi print edemedim =P
kalem kaıt yok muydu demiş hocamız..
kız bi şaşırmış..=)

aklına bile gelmemiş elde yazmak diyor..
yani sallamak değil niyeti..
zaten iki satır bişey ama
aklına bile gelmemiş =)

hehe bozuluyoruz farketmeden
iyi ki ben dosyayazıp duruyorum..
unutmuyorum
öpiim bi de ağrıyan eli..
fizik tedavi niyetine =)

atalet..

burdasaklaniyorum dedi ki...

ben de nispeten kağıt kalem kullanan biriyim ama, bende durum buysa..
bozuluyoruz evet ataletim.
ohh iyi geldi tedavi de 8)

Adsız dedi ki...

ehh peki.. cep telefonları çıktığından beri hazıfada teefon numarası tutamamak ne oluyor ?

bende aynı şeyi düşündüm.. çok sevindim di.. el yazısına geçince eğitim.. eskiden fransız okullarında olurdu bu uygulama.. en azından benim bildiklerimde.. hafif eğik accayip güzel yazıları okurdum imrenirdim saatlerce.. gün geldi benimde yazım hiç fena degil derken.. kuzu okuma yazma öğrenirken aaa yok benim yazım doğrusu 'el yazım' olacak sanırım.. ınhh artık güzel değildi..

teyze kopardı beni ve bana birini hatırlattı :)

sevgiler benden de..

burdasaklaniyorum dedi ki...

hu'cum,
telefon numarası tutma becerisi bizden sonraki kuşakta iyice acıklı olacak bence.
cep telefonunu kaybetse, evini, anasını, babasını, kocasını, karısını arayamayacak insanlar biliyorum.
bende önemli birkaç numara var hafızada çok şükür de...
senin kuzu için endişeliyim 8)

uctemmuz dedi ki...

Muck...


:)

Adsız dedi ki...

bilgisayar çıktı mertlik bozuldu hesabı:D

ben bayılırım yazı yazmaya...
yani kalem kağıtla,klavye tuşlamadan yapılan cinsten olanına...
sonra kalem,defter bilumum kırtasiye malzemlerine de bayılırım.
alayım renkli renkli kalemlerim olsun süslü defterlerim olsun...ama çocuklardan bana fırsat yok artık:))

deli kız

alpernatif dedi ki...

Ohooo
Ben yazı yazamıyorum
Akıldan toplama çıkarma yapamıyorum
mektup yazmaya gönlüm yetmiyor
yürümüyorum !
hatta ısrarla yemek haplarının icat edilip,yemek yeme zahmetinden de kurtulmak istiyorum :)

geçkalmadımki dedi ki...

Yemek konusu hariç Alpere aynen katılıyorum..
sen yaz ama bana mektup yaz postayla yolla..
10-15 yıl önce yazdığın mektupları ara sıra okuyor seviyorum...

öperim...

Parpali dedi ki...

Blogla ilgili birçok şeyde eksik hissediyorum ben kendimi. Bu konulardan biri de direk bilgisayarda yazı yazma. Tamam son zamanlarda denedim. Hem vakit kaybı olmuyor, hem de kağıt israfı. Ama bana kağıda yazarken ki duyguyu vermiyor. Baştan okuyup, üzerinde düzeltmeler yapma keyfini alıveriyor elimden. Ben yazıp, gerektiğinde üzerini çizerek, bir paragrafın yerini diğeriyle değiştirdiğimi okla belirterek yazmayı seviyorum. Eski kafalı mıyım nedir?

Adsız dedi ki...

benzer bir travmayı geçenlerde ben de yaşadım saklanbacım..
kalemi almak üzere elimi atıcam,
sağ mı sol mu karar veremedim önce..
sağlak olduğumu hatırladım,
sağ elime kalemi aldım..
nasıl tutulacak düşündüm bir süre..
neyse..
bir şekilde tuttum..
sonra yazmaya başladım..
"alla allaa" diyorum "benim yazım böyle miydi?"
hayır zaten öyle inci gibi yazamadım hiçbir zaman da,
bu kadar da kötü değildi yahu..

işim icabı kısa kısa notlar almam gerekiyor..
onu da son zamanlarda bilgisayarın notluğuna almaya başladığımdan beri,
imza atmak haricinde neredeyse kalemi elime aldığım yok..
hani bir film vardı kevin costner'ın water world deyü..
orada insanoğlu zamanla mutasyona uğruyordu da,
el ve ayaklarında paletleri çıkıyordu, solungaçları oluşuyordu falan..
o hesap işte..
yakın bir tarihte bizlerin de parmakları ve omurgası bilgisayara göre şekillenecek herhalde..

çok bişiler yazdım gene ben..
neyse..
öpeyim de gideyim bari..
e öptüm! :)

uctemmuz dedi ki...

kim demiş arabesk kötüdür diye a canım? Bazen en iyisini o anlatır...

Adsız dedi ki...

e ama elde kramp oluyo kalem tutunca.. dedik..
öptük..
şimdi neler oluyor..
elle yazma yeteneği mi geliştiriliyor..
yoksa klavye de mi terkedildi..
bilememdim şimdi..
=)

atalet