8 Ekim 2008 Çarşamba

bitmedi!

cumartesiydi duyduğum.
üstünden koca 3 gün geçti ama içimdeki üzüntüsü bitmedi.
"gerçek dünya" bu.
bizim kendimiz için yaratmaya çalıştığımız, uğraştığımız, süsleyerek yaşanılır hale getirmeye gayret ettiğimiz kendi dünyamızda rutin devam etse de bir şeyler, dışarda, o dağlarda "gerçekten" ölüyor çocuklar.

"yazılım dünyası" etkilenmedi.
"sanat camiası" aynı devam ediyor.
para piyasaları malum.
öğlen yemeğine bilkente gidip salata yiyoruz.
"ay moralim bozuluyor"diye okumamayı bile tercih ediyoruz bazen haberleri.
enerjimiz düşmesin diye.
ama kardeşimden küçük çocuklar ölüyor hala.
allahım, ya benim kardeşim olsalardı!!!
ya benim kocam olsaydı!

sel'de dağ-bayır gezerek yapmış askerliğini.
şükür ki terör'ün bu derece yoğun olmadığı zamanlarda.
çatışma ihtimali olsa da, hiç çatışmadan.
ama çürüyen omuzlarında kilolarca ağırlıktaki tüfekle tepelere tırmanarak, geceleri arazide geçirerek.
o zamanlar tanısaydım seni, ne zor olurdu bana demiştim.
ya şimdi?
çok daha korkunç koşullardaki çocukların da var aileleri.
haberleri okumasam moralim bozulur diyerek, utanırım kendimden.
okuyorum, içim kanıyor.
diyorlar ki 9-9,5 saat çarpışmışlar.
eminim ki korkarak ve her an yardım umarak.
ölerek.
kararlılık mesajlarını okuyorum.
bana artık çok çirkin gelen o "bıçak kemiğe dayandı" sözlerini.
ne kemikmiş yarabbim!
bıçağın dayanmadığı tek noktası kalmadı da, hala ilk kez dayanmış rolü yapılıyor!
artık bıçak kemiğe dayandı!
yaa? bak sen!

kızıyorum.
alışmamıza kızıyorum.
mahalle, şehir bile kanıksadı artık şehitlerini.
bir bakın var mı her balkonda bayrak?
ne oldu?
hayır zaten olsa ne olacaktı?

taşınamamış ya karakol parasızlıktan.
utanıyorum.
her ne sebepleyse, yardım gidememiş ya gözü arkada ölen çocuklara, birilerinin oğullarına, kardeşlerine, kocalarına.
utanıyorum.

üzerinden günler geçti.
dün rüyamda terör kampında gördüm kendimi.
tüm teröristlerin üzerinde askeri forma vardı.
kim asker, kim terörist bilemedim.
korktum. çok korktum.

bu derece basiretsiz bir yönetime layık olduk ya,
gerçekten utanıyorum ben.

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Canımın içi yok bence öyle değil.
Yani kanıksanan filan bir durum yok.
Suskun herkes.
Bu bağırmaktan daha öte bir durum sadece.

Dağlıca baskınında eve izinli gelmiştik biz hastaneden, çok mutluyduk.
Bir uyandık ki baskını öğrendik tv'lerden.
Sonra kadın-kız...evet özellikle kadınlar...daha o gece sokakları doldurduk.
İçimizdekileri bağırarak dışarıya duyurduk.
Bu sefer suskunuz.
Ondan diyorum ya bunu iyi düşünmeli herkes.
Korkmak filan değil bu...

O çocuklara komutanlık yapmış değerli askerleri izledim. Fatih Altaylı nın programında mesela. Y da Pamukoğlu Paşayı. O çocuklara bir kez daha hayran oldum.
Bu milletin bir ferdi olmakla da gurur duydum.
Açık söyleyeyim sadece bir Türk annesi ve kadını olarak kafama bir yemeni bağlayıp cepheye koşasım geliyor.
Ve bu duygu bir hazinedir bunu biliyorum.
Ama bu hisle dalga geçebilecek pek çok insan var onları gazetelerde, tv'lerde, sözlüklerde görüyorum.
Tiksinmeyle karışık bir acıma hissi duyuyorum onlara karşı.
Ah diyorum, bir haberin olsa vatan sevgisinin temizliğinden ya da en azından satılmamış olsan mesela karşılıklı konuşabilsek.
Epeydir Türk ve Müslüman olduğunu haykırmak neredeyse ayıp sayılan bir şey haline geldi.
Ben öyleyim.
İşin askeri teknik kısmından anlamam ama o çocukların boş yere öldüğüne inanmamızı istiyorlar.
Buna asla inanmam.
Kimse inandıramaz.
Ama yapılması gereken şeyler olduğu açık.
Keşke görebilsek o aydınlık günleri. İyinin kazandığı, barışın hakim olduğu günleri.

Kedi Narnia dedi ki...

ben artık ne söyleyecek nede yazacak birşey bulamıyorum...

ve sen gibi ne zaman haber seyretsem kardeşini yada babasını yada eşini kaybedenlerden biri bende olabilirdim diyor onların yaşadığı acıyı içimde hissederek empati kurmaya çalışıyorum, ama ateş maalesef düştüğü yeri yakıyor... kimse başına gelen kadar acı çekmiyor...

bizde sadece insan olarak onlar adına üzülüyor sen gibi utanıyor ama bundan öteye gidemiyoruz...

bazı şeyler bizim elimizde değil ki hem

avrupa ülkelerinde olsaydı bu terör olayı çoktan kökü kurutulurdu gibi geliyor bana...

bazı şeylere bilinerek mi göz yumuluyor? bilmiyorum...

burdasaklaniyorum dedi ki...

turuncum, canım,
biz "biz" gibi olmaktan gurur duymaya devam edicez. türk olmaktan, müslüman olmaktan.
haklısın. elbette boşa ölmedi o çocuklar.boşa yaşayan bi dolu insanın aksine o çocuklar boşa ölmedi.
ama canım yanıyor işte. umarım bizim ömrümüz yeter o güzel barış dolu günleri görmeye.
dolfinim,
evet bizim elimizde değil bazı şeyler. de, ben elimizde olduğu halde, fırsat geçtiği halde değiştiremediğimiz şeylerden utanıyorum. avrupa da olsa?... bilmiyorum ki. anlamıyorum ben.

Ece dedi ki...

İnal Batu vardı iki gün önce TV'de. 'Terör her yerde var' diyenlere güzel bi cevap verdi. 'Hiçbirisi 25 yıl savaşmadı'diye özetle..

O çocuklar boşuna ölmedi tabii. Bir avuç pislik de bu vatanda daha rahat yaşayabilsin diye öldüler.

:((((((((

O karakol nakli için bulunamayan parayı 5 iş adamı öderdi bilseydi. Ya da oğluna sünnet düğünü için harcayacağı parayı oraya aktaracak millet vekilleri(!)

Allah önce ailelerine sonra da o yiğitleri kendi evlâtları addedenlere sabır versin diyorum.

burdasaklaniyorum dedi ki...

terör mantığıyla yürüyen pis bir savaş bu. tek sorun maddi imkansızlık olsaydı keşke ececim, daha rahat olurdu içim.

Adsız dedi ki...

neden kaçılacak cenneti hayalleyin diyorum..
dediğin gibi dış dünya vahşi ve korkunç..
ama saklanmak için değil.. kaçılacak yer..
güç toplamak için..
nasıl kanıksanır..
nasıl kabul edilir..
edilemiyor..
atalet

Adsız dedi ki...

tek söyleyebileceğim şey var:
o çocukların katiline PKK demek,
kafayı kuma gömmek demek..

benim de içim acıyor saklanbacım..
dediğin gibi kimileri için bıçak kemiğe dayanmış olabilir ama,
bir çoklarının yüreğini dağladı o bıçak..

alpernatif dedi ki...

Alışkanlık değil o
Orda olup biteni bilmemezlik
Sivastan öteye geçtiğin anda yolda acaba başıma birşey gelir mi kaygısını büyük şehirde "trafik çevirmesi" var mıdır modunda yaşayan insan anlamaz,anlayamaz
Anlamadığımız sürece burda ayrı,orda ayrı Türkiye yaşanır
Bize de fotoroman gibi okumak kalır şehir hikayelerini

Adsız dedi ki...

özellikle şimdi şöyle altta kalmışken yorum yapayım, hem salim kafa hem de sadece iç boşaltma olsun, lisan sürtmesine uğrar isem şimdiden affola.

aslında öldü zaten kardeşim, aynı anda babam. hatta ben de öldüm. doktor abim de öldü, öğretmen kızkardeşim de. hepsi artık yoklar. Hergün ölüyorlar, onlarla birlikte ben de gömülüyorum hergün.
önemli olan bu değil. zira bu zaten olan şey her gün.

asıl önemli olan öldükçe ne oluyor, ne değişiyor. yok, toparlayamadım bak. dur bir daha deneyelim..
ölümleri kanıksamak hata, kanıksamadan ama ölmlerin duygusallığına yakalanmadan değerlendirebilmek lazım. yani insan kaşıkla kendi ciğerinin söküldüğünü görürken sökene neden diye sorabilmeli. sanki böyle birşey istiyorum. galiba yine imkansızı istiyorum. ama ciğersiz de devam edebiliyorum.